HABERLER  

ÇÝNÝ' deki ELHAN ERGÝN ÝZLERÝ

    Çini, Ýslam mimarisinin en güzel elbiselerindendir. Piþmiþ giysilerin ilk örnekleri, M.Ö. 3000’in ilk yarýsýnda Mýsýr’da Sakkara mezar piramitlerinde karþýmýza çýkar 1. Ölümden sonraki yaþam inancý son derece kuvvetli bu medeniyet, en önemli yapýlarýný firuze renkli çinilerle giydirmiþtir. Firuze’nin yolculuðu Mýsýr’da yüzyýllar önce baþlamýþ ve coðrafya coðrafya dolaþarak devam etmiþtir.

    Ýslam mimarisinde ise çini kullanýmý 9. yüzyýlda Mezopotamya’da baþladý 2. Farklý iklimlerde farklý renk ve tekniklerde karþýmýza çýkan uzun ömürlü bu giysiler, geçmiþin izlerini takip etmemizde cömertçe yardýmcý oldu. Kilin sahip olduðu hafýza, hem teknik bilgilerin gün ýþýðýna çýkmasýný saðladý hem de bulunduðu bölgenin kimliði, inancý ve zevki hakkýnda bilgiler verdi. Çininin yolculuðu medeniyetler arasýnda devam ederken; Anadolu’da 13. yüzyýlda Selçuk Mimarisinin doruða ulaþtýðý 3 devirde bu serüven hýz kazandý. 12.-15. yüzyýlda Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemi çinileri, yenilenmeyi Anadolu’nun yeni sahibi Osmanlý imparatorluðu ile kazandý.
“14. yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Ýznik’in yeni bir çini merkezi olarak parlamaya baþladýðýný izleriz. Osmanlý eserlerini yüzyýllarca donatacak olan Ýznik’in yanýsýra 15. yüzyýldan baþlayarak Kütahya’nýn da ikinci bir çini merkezi olarak geliþtiðini görürüz.” 4
    16. yüzyýlda çini, mercan kýrmýzýsýný yaygýn kullanýmýyla yolculuðunun en gözde günlerini yaþadý ve adresi Ýznik oldu.
Doðanýn en derin renklerinden firuze ve turkuaz bir tutkudur. Bu tutku yüzyýllarca, mimarlarýn ve çini ustalarýnýn göz kamaþtýrýcý eserler yaratmasýný saðlamýþtýr. Bu, nefes aldýðýmýz topraktan gelen ve ona verilen bir hediyedir.
 Elhan Ergin, yaþadýðý coðrafyanýn renkli zenginliðinin farkýna varan ve bu renklerin derinlerine uzanan bir sanatçýdýr. O, yukarýda kýsaca sözü edilen serüvendeki motiflerin içine girerek onlarla yakýnlaþýr.
    Motif, klasik anlatýmdaki yerinden büyüyerek uzaklaþýr ve yeni bir mekan kazanarak özünü kaybetmeden boyut deðiþtirir. Bulut ayný buluttur, çintemani gelenektekine benzer ama bize ulaþan Ergin’in gözlerinden çýkandýr. Onun motifle kurduðu iletiþimi görürüz büyüyen çizgilerde. Rumiler bize yakýnlaþmýþtýr, biz çintemanilerin içindeyizdir artýk.
Ergin, bu yakýnlaþmayla motifin geleneksel dilini deðiþtirerek güncelleþtirmiþtir. Deðiþen dil, tekrarlanan kurallarý da sanatçýnýn özgürleþtirici anlatýmýyla bozmuþtur. Zaman zaman uyguladýðý artistik etkilerle çininin tekniði ile de oynayan Ergin’in bu tavrý çini sanatýnda çok az rastlanan bir þaþýrtmaca yaratýr. Çini karolar arasýnda alýþýlagelen ve çoðu zaman bütünlük içinde kaybolan bölümlenme sanatçýnýn bazý çalýþmalarýnda öne çýkarak motife dahil olmuþ ve onunla bütünleþmiþtir. Ergin, teknik bir zorunluluðu motife katmýþ ve izleyici þaþýrtmýþtýr.

    Elhan Ergin, çini sanatý içinde karþýmýza çýkan; rumiler, bulutlar, hatai tarzýnda bitkisel kökenli motifler ile lale, karanfil, gül goncasý, yýldýz çiçekleri gibi natüralist üslupta motifler kullanýr. Çintemani, kalyon ve dalgalar ise Ergin’in vazgeçemediði motifler arasýndadýr. Tüm bunlarý pano ve karolarýn dýþýnda çeþitli form ve tabaklara uygulayan sanatçý; motife yakýnlaþma içgüdüsünü bunlarda da tekrarlayarak motiflerin büyüklükleri ile oynamaktadýr. Boyutu deðiþtirirken, renk ve tonlamalara da müdahale eden Ergin bu tavrýyla da çininin klasik renk diliyle de oynamýþ ve çini sanatýnda yakaladýðý yeni dili, renk konusunda da tekrar etmiþtir.
Çok fazla hayvan figürü kullanmayan Ergin, Selçuklu çinilerinde çok rastlanan kartal ve kuþ figürlerini hayat aðacý ile içi içe kullanýyor.

   Sanatçýnýn son dönem çalýþmalarýnda karþýmýza çýkan kaligrafi ise bu kez Ergin’in gözlerinin, çizgiyle kurduðu yakýnlýðý anlatýr. Ýzleyici motifin deðil, çizginin içindedir artýk. Çinilerde çoðunlukla %92 kuvarslý Ýznik alt yapý kullanan Ergin, kendi atölyesinde ürettiði akçini ve stoneware karolarla da panolar   tasarlamaktadýr. Elhan Ergin, teknik anlamda Ýznik geleneðini devam ettirirken, geleneksel olana elindeki görünmez büyüteçle yakýnlaþarak; çini tasarýmlarýnda kendi gözleri aracýlýðý ile bir iz býrakmaktadýr, bu iz de yeni bir dili göstermektedir. Ergin, çininin güçlü görsel etkisine yakýnlaþarak geçmiþle günümüz arasýnda; eski ile yeni karþýtlýðýnda, derinlere inen ve sýnýrlarý zorlayan bir dil kurmuþtur.

NAZLI PEKTAÞ
SANAT YAZARI VE ELEÞTÝRMENÝ


      1Gönül Öney, Ýslam Mimarisinde Çini, Ýstanbul, Ada Yayýnlarý,1987,s.13.
      2 A.g.y.,s.13
      3A.g.y.,s.44
      4 A.g.y.,s.44
 


ELHAN ERGÝN’in KÝl YOLU
“SERAMÝK FÝGÜR VE OBJELERݔ

1999 yýlýnda Atölye Sýr’da kil ile tanýþan Elhan Ergin, 2004 yýlýndan bu yana Zekeriyaköyde’ki atölyesinde torna ve serbest þekillendirme yöntemiyle obje ve figürler yapmaktadýr.
Kilin plastik evrenindeki tutkulu yolculuðuna Ayfer Karamani atölyesinde devam eden Ergin, burada aðýrlýklý olarak serbest þekillendirme yöntemiyle çalýþýr. Fýrça ile kurulan bað bu kez kendini ýslak çamurun özgürlüðüne býrakmýþtýr. Ýki boyutlu tasarýmdan üç boyutluya geçiþ Ayfer Hoca ile baþlar.
Figür çalýþmalarýnda, üç yýl atölyesinde bulunduðu Ayfer Karamani’nin etki ve yönlendirmelerinin güçlü olduðunu sýký sýk dile getiren Ergin; kendi atölyesinde büyük boyutlu figürlerle yola devam eder.
Ergin’in insan ve hayvan figürleri zaman zaman soyut bir anlatýma yaklaþan özgür figürlerdir.

Elhan Ergin figür dünyasýný þöyle anlatýr:” Doðadan etkilenerek yapýyorum seramik figürlerimi bahçemde bulunan balýklar, kuþlar veya bitkiler ilham kaynaðým olabiliyor. Ayný zamanda insan, özellikle de kadýn figürü benim kadýn hakkýndaki düþüncelerimin bir yansýmasý olarak ortaya çýkarýyor. Tümüyle yapraklarla kaplý kadýn figürlerim, kadýnýn doðanýn ayrýlmaz bir parçasý olduðunu ve onun tüm doðallýðý içinde korunmasý gerektiðini simgeliyor.
Ýnsan uzuvlarý da figüratif çalýþmalarýma konu olabiliyor çoðu zaman. Özellikle de eller, her dönemde yapmaktan zevk aldýðým ve benim için insan ruhunu ifade eden biçimler.
Figüratif çalýþma sonunda bir hikayeye doðru uzanýyor ister istemez...”.
Çini tasarýmlarýnda kurduðu dil gibi, figürlerinin de kendi anlatým dilini oluþturan sanatçý, bu dili doðal piþirim yöntemleri ile desteklemektedir.
Seramiðin sunduðu olanaklarý sürekli araþtýran, bu konudaki çeþitliliði yurt içinde ve yurt dýþýnda izleyen sanatçý, farklý teknikleri denemek ve uygulamaktan, bu birikimleri kendi diline katmaktan tutkulu bir biçimde zevk alýr.
Ergin’in figürleri, onun el izlerini saklayan derin anlatýmlý zarif dokunuþlardýr.
Elhan Ergin’in kap formlarý da ýsrarlý mükemmeliyetçilikten uzak ama kendi bütünlüðünde ortak bir dil yakalamýþ objelerdir. Kilin yolculuðunu kendi yaptýðý yolculuklarla takip eden sanatçý, figürlerinde olduðu gibi kaplarýnda da farklý sýrlar ve angoplar uygulayarak, özgün yüzeyler elde ederek tasarýmlarýný desteklemektedir. Sanatçý, bu renk denemelerinin yaný sýra çeþitli çamurlarla da çalýþmaktadýr. Porselen ve stoneware en sýk kullandýðý çamurlar arasýndadýr. Kapadokya bölgesi çamurlarýyla da farklý piþirim teknikleri uygulayarak çalýþmaktadýr. Çini uygulamalarda son dönemde kullandýðý kaligrafi bu bölgenin kiliyle yaptýðý kaplarýnda da karþýmýza çýkmaktadýr.

Seramik kaplarýndaki özgür yaklaþýmýný geleneksel Japon seramiðine olan ilgisine ve kiþisel tercihlerine baðlayan sanatçý; bu seçiminde Japonya ‘ya yaptýðý gezilerde tanýþtýðý sanatçýlarýn ve gezdiði atölyelerin etkisini sýk sýk dile getirmektedir. Seramikteki derin izleri araþtýrmayý seven ve sürekli kendini yenileyen Ergin’in kaplarý da figürleri gibi onun el izlerini saklayan, boþluðu içtenlikle saran üç boyutlu izlerdir.
Elhan Ergin’in kil yolu, kendi derinliklerinden gelenler ve yolda karþýsýna çýkanlarla birlikte yeni coðrafyalara doðru uzanmaktadýr.

NAZLI PEKTAÞ
SANAT YAZARI VE ELEÞTÝRMENÝ